• info@islam-cf.ch

Çanakkale geçilmez

Rahman ve Rahim Olan ALLAH’ın Adıyla  Rasulune selatü selam ile

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ (GEÇİLMİŞ GÖZÜKSE DE)

Cenab-ı Allah’ın, varlıklarla hadiseleri yaratması, Allah’ın Kudret ve İrade sıfatlarına dayanan icraatın, O’nun peygamberliği tasdik ve evliyayı onurlandırma, yarattığı mucizeler, kerametler, harikulâdilikleri ile müşahede ediyoruz.

Cenab-ı Allah’ın bir de Din şeklinde tecelli eden kanunlar bütünü vardır. Yüce Allah’ın bu kanunlar bütününe uyup uymamanın mükâfat veya ceza şeklinde insanlara gelen sonuçları olur. Fitri hayat (bunlara pozitivistler Tabiat kanunları derler) kanunlarına uyup uymamanın karşılığı, inanan-inanmayan, dinli-dinsiz ayrımı olmadan genellikle dünyada, karşılıkları görülür. (Ozon tabakasının delinmesi, iklimlerin değişmesi örneği gibi)  Din’in İman sahasına da girdiği ölçüde Âhiret’te görülür. Din’e uyup uymamanın karşılığı ise, genellikle Âhiret’te, dünya hayatını ilgilendirdiği ölçüde dünyada görülür.

Aslında tarih, Cenab-ı Allah’ın bu kanunları mecmuasına uygun düşen veya düşmeyen davranışlarla, bunların sonuçlarından ibarettir. Tarihe bu açıdan bakıldığı zaman ibretler aynası olur, ileriyi görme ve besleme marifetini oluşturur.

İslâm 13-14 asırlık tarihinde Müslümanların, Yüce Allah’ın  gönderdiği dinine uymaları ölçüsünde dünya ve ahiret saadetini yakaladıkları dönemler olduğu gibi yakalayabilecekleri de vurgulanmıştır.

 Sahabeler dünyanın en mes’ut dönemini yaşamışlardır.  Reşid halifelerde de durum fazla farklı değildir.  Emevîler, Abbasîler dine uymada acze düşmeleri sonucu gelen Moğol kasırgasının ardından, ALLAH c.c. ihlas ve teslimiyeti ölçüsünde temsil şerefini, Osmanlılara bahşetmiştir. Selçuklular ara geçiş dönemini temsil ederler desek heralde hata etmeyiz. Selçuklular ile Osmanlılar, İslâm’ı,  Müslüman âlim ve mütefekkirlerin de kabul ettiği üzere,  samimiyet, maneviyat ve fedakârlık noktasında Emevîlerden ve Abbâsîlerden daha güzel temsil etmişlerdir.

Batı, (gayrimüslümler) devamlı yenilgiye uğramaları neticesinde teknolojiye sarılmışlar teknolojiye sarıldıkca bilim sahasında epey mesafe  alarak  18. asırdan itibaren dünyada hakimiyeti ele geçirmeye başlamışlardır.

Müslümanlarda başlayan Allah’ın kanunlarına uyma zaafiyeti, İslam dan adım adım uzaklaşmaya başlamaları  onları acziyete, ilim ve teknolojide gerileme zayıflığına maddi çıkara yönelmeye acziyetine düşürmüş. Netice ceza olarakda mahkûmiyeti haketmeye  yöneltmişdir.. İslam dışı sistemleri ilerleme-kalkınma aldatmacasıyla dünya görüşü olarak kabul etmeye zorlanmıştır.

Yüce Allah, İslâm’ı temsil şerefini kendisinden aldığı bir topluma bir daha geri vermezken, Osmanlıların islâm’a samimi bağlılıkları ve hizmetleri, Allah yolundaki emsali az görülür fedakârlıkları gibi sebeplerle bu şerefi, bu zaafiyetlerine rağmen „Müslüman Osmanlı neslinden almamıştır.

Çanakkale; bu manada ele alındığında „Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın“ âyetinin Sahabe şehitlerinden sonra ikinci derecede İslamın var olma veya yok olma meselesine dönüştüğü yerdir Çanakkale.

İhmallerin açık gizli ihanetlerin bedelinin en yoğun olarak ödendiği yerdir Çanakkale.

Komutansız ordunun organize olduğu yerdir Çanakkale.

Maddenin yok olduğu sadece mananın teslimiyetine girildiği yerdir Çanakkale.

Mayınların meleklerle, Topların meleklerle döşendiği, taşındığı yerdir Çanakkale.

“ALLAH size yardim etti” ayeti celilesinin  açıktan yeniden yeşerdiği, yaşandığı yerdir Çanakkale…

Aynı zamanda ,İslâm’ın Asr-ı Saadet’in gölgesi olarak ikinci topyekün diriliş ve yükselişinin kan ile sulandığı yerdir çanakkale.

Çanakkaleyi iyi okuyalım.

Mehmetciğin; “Yetiş ya muhammed (s.a.v.) dinin elden gidiyor” diye Rasulullah’ın yardıma çağırıldığı yerdir çanakkale.

Çanakkale Müslümanların savunma muharebesidir.   Orada İslam ordusu vardır. Çanakkale İslam adına savunma yapılan yerdir.  Çanakkale şehitliğindeki şehitlerin isimleri bunun en belirgin ispatıdır.

Ey islamın yeniden yeşeren alnı öpülesi gençliği tarihini iyi incele. Oyunun çarkları içinde hafızana yüklenen sahte doğruları ayıklamaya çalış. Yoksa bir yanlışdan başka bir yanlışa yönlendirirler seni.!!!

Çanakkale şehidlerine ALLAH’dam c.c Rahmet dilerim, Yarab makamları senin rizan olsun…

Mustafa Öztürk  14.03.2012

Not düşmek durumunda kaldığımdan dolayı aşağıda ki yazıyı kaleme aldım…     Zira  çanakkale için yorum yapanların bir çoğu  Türk ordusu ve Mustafa Kemal ismini  hep ön plana çıkarmaktadırlar. Bu Çanakkale şehitlerine ve gazilerine yapılabilecek en büyük haksızlıklardan bir tanesidir.

ÇANAKKALE’YE DAİR

 İlk cümle olarak ÇANAKKALE de Türk ordusu isminde bir ordu yoktur.  Orada İslam ordusu vardır. Asker İslam askeridir. İslamın yurduna gayri müslim irade girmesin diye yapılan  savunmadır.

Çanakkalenin geçilemiyeceğini anlayan gayri müslimler durum değerlendirmesinden sonra Çanakkaleyi geçememişler ama kendi sistemlerini Anadolunun ortasında hakim kılacak bir şeyler kazanmışlardır.

Müslümanların halifesi kızıl sultan  olmuş,  öz vatanından sürgün ettirilmiş, Hilafeti kaldırılmış, kılık kıyafet hakkında kanun yürürlüğe girmiş, müslümanın bedeni örtüsü soyulmuş, Kur’an okunmasın anlaşılmasın diye yazı sistemi  değiştirilmiştir.  1

İşte Çanakkale 1915 de geçilemezken  1918 de aynı işgal kuvvetleri  anadoluya nasıl girmişlerdir.

Çanakkale 1918 den sonraya taşınmamalıdır. 1918 ve sonrası henüz açıklanamamış, araştırılamamış sırlarla doludur. Bu günlerde bunları biraz olsun görebiliyoruz ki bu görünen sadece „koca ormandan bir kiprit çöpüdür.“ ormanın görünmesini engellemek için her yola başvurulmaktadırlar. Artık uyanık olmak yetmez. kendi kimliğimize yeniden dönmenin yollarını araştırmalıyız. biz müslümanız bizim için ırkcılık üstünlük manası taşımaz. Bizim temel zihniyetimizin kurallarını ALLAH c.c. ve Rasulu tayin eder. Malesef  henüz şu meseleyi net anlamış değiliz.  Gerçekten yeni bir devlet, yeni bir hürriyet, yeni bir ilerleme hamlesi başlatabilmek için mi Cumhuriyet,  Demokrasi Laiklik dedikleri şeylere geçtiler.

Yoksa İslam Hamuru ile yoğurulmuş, ALLAH c.c. ve Rasulune s.a.v. yürekten bağlı olan İslamın kılıcını tesirsiz hale getirmek içinmi  yeni Cumhuriyeti  kurdular. Bu günki durumumuzu bir değerlendirelim Çanakkale’nin ruhu için.

Bugün müslümanımız dahi batı medeniyetini savunur hale gelmişse, bizim insan hakları anlayışımızı unutup batıdan kopyalamaya başlamışsa, her düzenlemede batının uygulamaları incelendiğinde takdir görüyorsa, kız erkek gençliğimize medeniyet diye, özgürlük diye, soyunmayı, sokaklarda öpüşmeyi, arzu edildiği takdirde bedeni hazları tatmin etmeyi normal kabul ediliyorsa, caddelerde, TV lerde,  koca koca panolarda, iç çamaşırları sergilenebiliyorsa, pazarda çarşıda iç çamaşırlar boy boy açıktan  erkekler tarafından dahi bayanlara dahi satılabiliyorsa, İslam ahlakı edebi adabi nerde kalmış, avrupadayız ve görüyoruz. Hıristiyanlık ahlakının boyutunu, mukayese yapalım  hangi dini ahlakın neresinde olduğumuzu görelim.

Şu cumhuriyet denilen, laiklik ile donanan,  demokrasi ile boyanan rejim.  Bizi, biz farkına varamadan, dedelerimizin sözlerine kulaklarımızı tıkayarak,  Hiristiyanlık anlayışı gibi, bir İslam anlayışıyla bağdaştırdı. İcki satılan dükkanların, bakkalların, büfelerin sahiplerine kızıyorduk. Şimdi kızmıyoruz. İçki içene hor bakıyorduk, şimdi bakmıyoruz.  Namaz kılmayana kızıyorduk şimdi kızmıyoruz, başları açık, mini etekli  dolaşan hanım kızlarımıza kızıyorduk, şimdi kızamıyoruz. Çünkü artık hepsi evlerimizde, ailemizde, yakınımızda.

Dün dedelerimizin, Ninelerimizin, Annelerimizin, çok az rastladığımız  pantolonla dolaşanlar hakkında ki ifadelerini düşünüyoruzda, bugün ayni ninelerimizin annelerimizin yengelerimizin hatta  nerde ise bütün hanım kardeşlerimizin  pantolonla dolaştıklarını gayet normal kabul ediyoruz.

Faiz haramdır iman etmişiz sokağımızdaki bankaların kimlerin paralarıyla ayakta durduğunu hiç düşünemiyoruz.

 – Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz.  Eğer böyle yapmazsanız,   o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.   Bakara süresi Azet 278

– Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.

-Kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

-Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin.   Al-i İmran süresi 130,13,132

Faiz içinde olanlara ALLAH ve Rasulune harb açtiği ayetini okuyoruz ama duymuyoruz.  ALLAH ve Rasulünün  açtığı savaşın karşı tarafında olmak istemiyoruz..

Öyle ise; İslamı yeniden gündemimize almayı, Yeniden  düşünmeyi,  yeniden muhasebe etme, Yeniden iman etme hasletlerimizi ferd olarak olduğu gibi, toplum olarakda  hatırlamak durumundayız.

1* Bu hususda daha fazla bilgi almak isteyenler (Bir başka açıdan Kemalizm) adlı kitaba bakabilirler. Apdurahman dilipak beyan yayınları

Mustafa öztürk 01.04.2015

100 yıl sonra Çanakkale’ye bakış

Çanakkale bir ruhtur, bir manadır, bir idealdir.

Canı Allah için feda edebilme ruhudur.

Vatandan yola çıkıp Muhammedi ahlaka gelmek demektir Çanakkale.

Vatanın İslam karakterinin korunması demektir.

Müstevliler gelip vatanın Müslüman karakterini bozmasın demektir.

Çanakkale hürriyettir.

Allah’tan başka hiçbir varlığa boyun eğmeme iradesidir.

Çanakkale topyekün bir direniştir. Milletin korunması için canını feda edebileceği değerler uğruna bıyığı terlememiş çocuklarını saçlarını kınalayarak cepheye göndermesidir.

Çanakkale diriliktir. Şehid şehid diriliğin destanıdır. Her şehidle bin kere dirilmenin destanıdır.

Anaların duasıdır Çanakkale. Rabbin emanetine verilmiş, “Ya şehid ol ya gazi” diye uğurlanmış, evlatların boyunlarına takılmış hamaylıdır.

Eşlerin hasretidir, yavukluların elini yüreğine basmasıdır, evlatların yetimliğidir.

Ve bütün bunlara vatan için, bayrak için, Kur’an için, İslam için ila-yı kelimetullah için katlanılmasıdır. Bir Hilal uğrunadır.

Çanakkale ümmettir. Bir yandan çalınan ümmettir, bir yandan çalınamayanı ile İslam vatanı için canını ortaya koyan ümmettir.

Çanakkale Yemen’dir, Trablusgarp’tır, Kahire’dir, Bağdat’tır, İstanbul’dur, Bosna’dır, Kırcaali’dir, Kayseri’dir, Diyarbakır’dır.

Çanakkale Türktür, Kürttür, Boşnaktır, Çerkezdir, Araptır, Arnavuttur…

Çanakkale bir ruhtur.

10 bin, 20 bin, 50 bin, 100 bin değil, dile kolay, 250 bin canı feda ederek kurulan bir ruh – kalb – gönül – iman – cehd – cihad seddidir Çanakkale.

Çanakkale bir bilinçtir. “Kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela…” olanı bilmektir.

Vatan’ın, Bayrağın üzerine geleni bilmektir.

Yamyam sürüsünün bu topraklara niçin geldiğini bilmektir.

“Medeniyyet denilen maskara mahluku görmektir” Çanakkale.

Çanakkale’de bir İslam vatanının üzerine gönderilen askerlerin yine Müslümanlar arasından devşirildiğini bilmektir Çanakkale bilinci.

Çanakkale her bir şehidin ruh dünyasını tanımaktır. Onlardan içimize fısıltılar taşımak için adeta bir rabıta-ı şehadet yapar gibi siperlere girmektir.

Çanakkale, Çanakkale toprağını “vatan alfabesi”nden yeniden okumaktır.

Çanakkale vatan alfabesini aradan 100 yıl geçtikten ve alfabelerin üzerini müstevli hesapları bir buldozer gibi çiğnedikten sonra hala okuyabilip okuyamadığımıza yeniden bakmaktır.

Çanakkale, kulaklarımızın hala Binbaşı Lutfi Bey’in “Yetiş ey Muhammed kitabın gidiyor!” feryadını duyup duyamadığına bakmaktır.

100 yıl sonra Çanakkale bir iç hesaplaşmadır.

“Biz kimiz?” sorusunu sormaktır.

Ümmetin darmadağınıklığını görmektir Çanakkale.

Çanakkale, 100 yıl sonra bile ümmetin Gazze’de, Şam’da, Bağdat’ta, Kahire’de, Bosna’da, Doğu Türkistan’da boğazlandığını yüreklerde hissetmektir.

Çanakkale’den sonra İslam vatanlarında daha kaç siper kazdığımızın, daha kaç şehit verdiğimizin ve Çanakkale savunmasının bitip bitmediğinin, farkında olmaktır.

Bir ruh nakli yaşamalıyız.

İçimizde Çanakkale ruhunu arama zamanıdır Çanakkale zamanları.

İnsan bir ruhla diri olur.

İçimizde hangi ruh dolaşıyorsa onun diriliğini yaşarız.

İçimizde elinde Kur’an, dilinde kelime-i şehadet, cennete koşar gibi şehadete koşan Mehmet mi var, ona seher vakitlerinde duaya duran Ayşe ana, Hatçe gelin ya da parmağında Mehmedinin nişan yüzüğünü taşıyan Zeyneb mi var?

Yoksa Coniler, Hanslar mı?

İçimizde dışımızda kim ve ne var gerçekten?

Yiğitler kalkıp gelse100 yıl evvelinden, vatanı canları pahasına emanet ettikleri çocuklarını, kızlarını oğullarını, torunlarını tanırlar mı?

Kızları, oğulları, torunları, şehit düşen babalarını, dedelerini tanırlar mı?

Çanakkale bugün nerede?

Vatanı nerede savunuyoruz? Hangi siperde, hangi mevzide, hangi düşman silahına karşı?

Gelibolu’da gökten yerden yağan güllelere karşı mı, yoksa sokaklarımızı daha kötüsü yüreklerimizi vuran müstevli fırtınasına karşı mı?

Çanakkale, bütün geri çekilişlere karşı hala “Biz varız ve var olacağız!” iradesi ise o irade hala içimizde dipdiri duruyor mu? Çanakkale’yi o gün ayağında çarığı bile olmayan, bir kuru peksimetle gün geçiren vatanın çocukları ile savunduk, vatan savunması “az sonra öleceğini bilen insan” olarak sipere girenler tarafından yapılabiliyor, bizim yüreğimiz ne diyor o yiğitlerin hikayelerini okuduğumuzda?

Ve son soru: Çanakkale’den çağımıza ruh nakline hazır mıyız?

15.03.2015 Tarihli Ahmet Taşgetiren abimizin makalesi…

Değerli okuyucular.

Çanakkale zaferini anlatanların yaptıkları en büyük hataların başında ırkçılık hastalığı gelmektedir.

Çanakkaleyi anlatırken ne hikmetse ön plana hep Türk askeri ifadesi çıkmaktadır.

Halbuki Çanakkale savaşı Osmalı devletinin vermiş olduğu bir savaştır. Türk kelimesi kimsenin kullanmadığı bilmediği bir kelimedir.

Çanakkale ile alakalı yapılan konuşmalarda kullanılan bu kelime, çanakkalede verilen mücadeleye hakarettir.

Çanakkalenin ruhuna hakarettir. Çanakkalede mücadele veren askere hakarettir.

Çanakkale islama vurulmak istenen darbeye karşı müslümanların verdiği mücadelenin adıdır.

Gençliğimize çanakkaleyi anlatırken bir ırkın mücadelesiymiş komşularıda yardıma gelmiş gibi anlatılmamalıdır.

Çanakkale islam kardeşliğinin en güzel örneğidir.

Çanakkalede türk arab, arnavut, boşnak, yemenli, pakistanlı, afrikalı yoktur.

Çanakkalede sadece İslamın askeri müslümanlar vardır. Diğer tarafda Ehli küfrün askerleri vardır.

Çanakkalede İslam askerinin karşısında haçlı ordusu vardır.

Çanakkale böyle anlatılmalıdır…

Çanakkale ile alakalı konuşmalarda, yazışmalarda, makalelerde bulunun türk kelimesi yerine islam ve müslüman kelimelerini koyarak anlamaya çalışalım. Ben böyle anlıyorum çanakkaleyi dedemden böyle dinledim.

Selâm ve Dua ile

İsviçre İslâm Cemiyetler
Federasyonu Başkanı
Mustafa Öztürk
07.04.2016